Aydınlı doğaseverler, Madran Dağı’nı keşfetti

Doğal ve tarihi güzellikleri ile dikkatlerini üzerine çeken illerden olan Aydın’da bir araya gelen doğaseverler Madran Dağı’ndaki kaya resimlerini inceledi.

Aydın’ın tarihi ve doğal güzelliklerinin korunması adına önemli çalışmalar yapan Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği’nin (EKODOSD) her hafta düzenledikleri gezi turlarının bu haftaki durağı Çine oldu. Fıstık çamları ve zeytin ağaçları yönüyle çok zengin bir coğrafyaya sahip Madran Dağı’nı ziyaret eden doğaseverler, ovalardan yükseklere doğru doğa yolculuklarına başladı. Doğal ve kültürel değerler açısından adeta bir açık hava müzesi niteliğinde olan Madran Dağı’nın Çine’de kalan bölümünü gezen doğaseverler, Latmos Dağları’nda tespit edilen tarih öncesi kaya resimlerinin Madran Dağı’nda ki benzerlerini görmek için devasa gnays kayaların olduğu bölgede incelemelerde bulundu.

Her zaman olduğu gibi doğa ve kültür gezilerinin devam edeceğini ifade eden EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, gezi ile ilgili bilgi vererek “Madran Dağları’ndaki kaya resimlerinin Latmos’ta ki gibi aynı resim tekniğiyle tasvir edildiklerini, Arjantin’de Santa Cruz eyaletindeki Rio Pinturas’da bulunan Eller Mağarası’ndaki resimler gibi el şekillerinden oluştuğunu, el resimlerinden farklı olarak tek bir kadın figürünün daha olduğunu gördük. Latmos bölgesinde yayılan kaya resim kültürünün, sadece o bölgeyle kalmadığını hayli uzağında olan Madran Dağları’na kadar uzandığını anladık. Ancak bölgede henüz detaylı bir doğal ve kültürel değerlerin envanter araştırması yapılmadan, Latmos’ta olduğu gibi Madran Dağları’nda da maden ocaklarının hızla çoğalmaya başladığını gözlemledik. Her tarafından suların coşkuyla aktığı Madran Dağları’nın yükseltilerinden gelen suların oluşturduğu küçük şelaleleri gezdik. Tarih öncesi dönemden günümüze kadar yaşantının aralıksız devam ettiği Madran Dağları’nda, günümüzde yaşayan yöre insanlarının da aynı kültürü sürdürdüklerini, yaptığımız sohbetlerde Anadolu kadınının içten misafirperverliğini gördük. Yağmur ve rüzgar erozyonuyla şekilden şekle giren devasa kayalıklar içindeki tahıl ambarlarını yerinde inceledik. Burada yaşayan insanların aynı geçmişte olduğu gibi, kayalara hiç zarar vermeden, doğallığını bozmadan, keren toprağıyla yaptıkları çamurla ve yöre taşlarıyla kaya sığınaklarında oluşturdukları yapıların içinde buğdaylarını, arpalarını ve kış armutlarını böcek ve kemirgenlerden koruyup sakladıklarını gördük. Ne yazık ki bölgede bu kültürün teşvik edilip geleceğe taşınması yerine, hem tarihi değerleri hem de yöredeki insanların ürünlerini saklayan kayaların patlatıldığını, brokoli görünümlü fıstık çamlarının yok edildiğini ve geriye maden faaliyetlerinin geri dönülmez tahribatlarının kaldığını gözlemledik. Doğal ve kültürel zenginlikleriyle mutlu olduğumuz bir coğrafyadan, Çine’nin başka tarihi alanlarını ziyaret ettik. Strabon’un; kentin oldukça zengin halkının eğlenceye düşkün ve kentte arp çalan pek çok kız olduğunu söylediği, ilk kazıların Ethem Hamdi Bey tarafından başlatıldığı ve halen kazı çalışmalarının yavaş da olsa devam ettiği ilginç bir Karya kenti olan Alabanda’ya geldik. Son evresinde gladyatör dövüşlerinin yapıldığı Alabanda tiyatrosunu, Zeus Khrysaoreus Tapınağı’nı, iç içe kurulduğu Araphisar köyünü gezdik. Yöre taşlarının üzerine yapılmış Zeus’un çift taraflı kutsal balta simgelerini gördük. Kemer Deresi üzerine kurulmuş Roma dönemine ait olduğu bilinen, Çine çayının üzerindeki İncekemer köprüsünün bir benzeri olan tarihi Kargı Su Kemeri’nin muhteşem mimarisini inceledik” dedi.

Çevre sorunları ile boğuşan coğrafyaların bütüncül olarak korunması gerektiğini sözlerine ekleyen Sürücü; “Çine bölgesi doğal ve kültürel kaynak değerleri açısından Aydın’ın en önemli yerlerinden birini oluşturmaktadır. Madran Dağı, Gökbel Dağı ve batıya doğru uzanan Beşparmak (Latmos) Dağları ülkemizde ekoturizm potansiyeli yüksek olan bir coğrafyada yer almaktadır. Tarih öncesi dönemden günümüze kadar birçok uygarlığın kurulduğu, onlardan miras kalan tarihi eserlerin ve yapıların bulunduğu, bakir topraklarında zengin yaban hayatının devam ettiği, geleneksel yaşantılarını doğayla barışık sürdüren yöre insanlarının çevre sorunlarıyla boğuştuğu bu harika coğrafyanın bütüncül olarak korunması ve geleceğe taşınması için hep birlikte çalışmalıyız” şeklinde konuştu.